8 Temmuz 2013 Pazartesi

Tüm Suç Hocaların:(

Spor yapar mısınız? Ben liseye başladığım yıl ergenlikle aldığım kiloları yüzerek vermiştim… Boyum da epey uzamıştı. O zamandan beri sporun çokça önemli olduğunu düşünür, vakit ayırmaya çalışırım. O zamanlar yaz bitince evde kendi kendime bazı hareketler yapmıştım. Sonra üniversite yıllarında Ebru Şallıyla tanıştım. Pilates bana göre kesinlikle mükemmel bir spor. Bu yıl daha önce de söylediğim gibi okul hayatım sona erdi ve zamanımı evde geçirdim. Ebru Şallı artık benim için her sabah buluşabileceğim mükemmel spor hocam olması gerekirken inanılmaz itici gelmeye başladı. Sürekli 2 çocuklu olağan üstü mutlu ailesinden bahsetmesi dayanılmaz bir hal aldı. Yani aslında kesinlikle beni ilgilendirmez, ama kocasının önceki eşinden çocuğunun olması ve Ebru Şallı’nın yok gibi davranması sizce de gerçekten sinir bozucu değil mi??? Ahh burada bu saatte oturmuş bunu yazdığımdan ne kadar gıcık olduğum ortada…

Mart ayının başlarında bir spor salonuna yazılmayı kafama koymuştum, evime yakın ve sadece bayanların gidebildiği tek yer olan b-fitte karar kıldım. İlk ay hiç devamsızlık yapmadım, günlük yarım saat seanslarımdan sonra bir yarım saatte kendim bazı pilates hareketleri yaptım. Yediklerime dikkat ettim derken, herkes 30ar 40ar cm incelirken ben 17 cm-cik inceldim L Üstüne bir de spor hocam S.’nin fal muhabbetleri eklenince haftada 3 gün bile gitmediğim zamanlar oldu. Hayır, ben mi çok abartıyorum anlamıyorum. Ama günde 1 saat fal muhabbeti dinlemeyi ister ki?


Son bir haftadır S. İşten ayrıldığı için yeni bir hocayla spor yapıyoruz. Bu sefer bambaşka biri! Kitap okuyan, sarışın spor hocam aslında erkeksi tavırları ve kırmızı spor arabasıyla çok havalı. Spor yapmak en az eskiisi kadar eğlenceli ve faydalı. Sanırım ben çok ezik biriyim ya da herkes spor yapmasın bence. Herkesin oyu eşit olmasın falan. 


6 Temmuz 2013 Cumartesi

En iyi arkadaşım evlendi dün.

 ‘Canım biraz erken gel, kayınbabam erken gidelim diyor:) ‘ 11.13 de almışım bu mesajı. 11.30 da alarmım çalıyor, fişek gibi fırlıyorum yataktan. Bu nadiren yaptığım bir şeydir. Mesajı okur okumaz bir panik havasına giriveriyorum. Kayınbabalardan korkarım. Annemin de teyzelerimin de bir kayınbabası olmadı, halalarımdan sadece birinin vardı; zavallı adamcağız onu görebildiğim 3 yılı yatalak geçirdikten sonra vefat etti. Anlayacağınız, kayınbabalara nasıl davranılması gerektiği konusunda hiçbir fikrim yok! Her neyse daha ne giyineceğime bile karar vermemişim! Bu her zaman yaptığım bir şeydir. Hemen karar verip, ütüleri yapıyorum bir aceleyle. Babamdan rica ediyorum beni bırakması için…

Apartmanda saate bir göz atıyorum, 13.17. Nazlı çiçeğim çok şirin olmuş bugün. Gözleri bu kadar kahverengi miydi? Annesine hep bu kadar çok mu benziyordu? Tamam tamam şaka yaptım, saçmalamıycam. Hep birlikte arabalara doluşuyoruz ve nikâha 12 dakika kala salondayız.

Ben 4 yıllık en iyi arkadaşıyım onun, 9 yıllık başka bir en iyi arkadaşı daha var. İki tane ‘en iyi’in var olması bazen hiç de saçma değil. Nikâh şahidi kim bilmiyorum ama bana sen ol derse vereceğim cevap hazır: ‘Ama ben ağlarım!’ Zaten diğer ‘en iyi’ nikâh şahidi dendiğini duyar duymaz ‘Valla ben şahit olacam da başkası varsa bilmiyom!’ diye ilan ediyor hepimize. Koyun can derdinde… Sabır telakki ediyorum kendime ve dudaklarım kulaklarıma doğru hareketleniyor.

7 dakika! Saat 2.47’de benim nazlı çiçeğim artık evli! Bu anı ne kadar çok hayal ettik ne çok konuştuk, hatırlıyordur değil mi? Ne fısıldamalar ne kıkırdamalar ne dumanlar! ‘Şöyle gelin… Evet, şimdi ayağına basar gibi yapın… Şimdi de evlilik cüzdanınızı okur gibi yapın…’ Ailelerle fotoğraf çekimleri, arkadaşlarla fotoğraf çekimleri ve tebrikler! Sonra sarılıyoruz, gözlerimin içine bakıyor tam gözlerimin içine. Başlıyorum! Uzun süredir ağlamadığım kadar ağlıyorum:( Gelinin annesi beni teselli ediyor düşünün artık! Beni görünce O da ağlıyor. Her şeyi berbat ediyorum, orda olmamalıyım. Kendime gelip susmayı becerdiğimde damat sırıtıyor karşımda. Damat, 3 yıldır varlığından haberdar olduğum, birkaç kez oturup muhabbet ettiğimiz sevimli çocuk. Sinir etmesene beni! ‘Hayrını gör!’ ağzımdan çıkan ilk tebrik cümlesi...







23 Mayıs 2013 Perşembe

Mola Bitti!


       İş Güvenliği Uzmanlığı’nı duydunuz muuu? Yeni mezun, işsiz bir mühendis olarak son yayınımdan beri bununla uğraştım durdum. En son cumartesi günü sınavını da atlattım çok şükür.J 70 almam gerekiyor, umarım alırım. Aslında bu mesleği yapmayı hiç ama hiç düşünmüyorum ama diğer mezunlardan bir farkım olsun istedik. Gerçi şimdi herkes gidiyo bu kursa… Her neyse, gelelim kitaplarıma. Burada en son Sineklerin Tanrısı ile ilgili budalaca bir yazı paylaşmıştım, sağ olsun Tankut hatalarımı düzeltti, ben kitaba bir kez daha göz gezdirdim; bazı yerleri tekrar okudum ve yazıyı kaldırmaya karar verdim. Kitap modern klasiklerden sayılmasa asla bu kadar uğraşmaz, yeni okuduğum kitabı tekrar okumazdım.
       Şimdi benim takıntılı olduğumu düşünebilirsiniz, birikimine güvendiğim birkaç kişi, blogger veya edebiyatçı tarafından tavsiye edilmeyen kitabı okumuyorum-okuyamıyorum. Bana vakit kaybı gibi geliyor.  Çevremdeki insanlar beni çok kitap okuyan biri olarak tanımlıyorlar, bu ortaokuldan beri böyle. Ama bundan iki yıl önce geriye dönüp baktığımda beni etkileyen, geliştiren, düşünce yapıma katkısı olan, pek az kitap okuduğumu fark ettim. Bu durum inanın, benim için inanılmaz üzücü. Entel olma çabası içinde değilim, aslında eminim hiçbir iyi okur bu çaba içinde değil. Bu çaba üç beş ukala tarafından kullanılan ciğere mundar deme durumu. Ben ruhumuzu geliştirmeyi hem kendimize hem de çevremizdekilere bir borç olarak görüyorum, bu benim inanç şeklim. Bana göre gerçek bir Müslüman olma çabası da böyle olmalı… Konuyu dağıttım! Klasiklerden başka ‘Ölmeden ÖnceOkunması Gereken 1001 Kitap’ Listesi de benim için yol gösterir nitelikte. Bunun dışında Afilli Flintalar’ı okumayı çok seviyorum, sonra bir de bazı popüler kitapları… (özellikle ütopik-distopik nitelikte olanları sevdiğimi yeni yeni fark ettim J )
       İşte böyleee, uzunca bir aradan sonra tekrar yazmaya başlıyorum.J Bu uzun arada şu kitapları okudum;
  • Şeker Portakalı- Jose Mauro de Vasconcelos
  • Ağır Roman- Metin Kaçan
  • Cemile- Cengiz Aytmatov
  • Madam Bovary- Guatave Flaubert
  • Satranç Ustası- Stefan Zweig
  • Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu- Stefan Zweig
  • Fareler ve İnsanlar- John Steinbeck
  • Hayvan Çiftliği- George Orwell
  • Uzun Hikaye- Mustara Kutlu
  • Dokuzuncu Hariciye Koğuşu- Peyami Safa
  • Fatih Harbiye- Peyami Safa
  • Bir Akşamdı- Peyami Safa
  • Mahşer- Peyami Safa
       Bunların dışında Edgar Allen Poe' nun bütün hikayelerine başladım ama daha bitmedi... Yakında burada bu kitapların bazılarıyla ilgili budalaca yazıcamJ
Sağlıcakla;)

 

22 Şubat 2013 Cuma

Virginia Woolf: Mrs. Dalloway


         Bu benim ilk Virginia Woolf (VW) okumam! Ocak ayında harika bir kitapçıdan, şubatta okurum, diye almıştım; tevafuk oldu severek takip ettiğim Gece Kütüphanesi şubat ayını VW ayı ilan etmiş. Ben de katılıverdim J
       Ne yazık ki ben kitabın tam hakkını veremediğimi düşünüyorum. Bu kitabı en fazla iki günde okumak gerektiği kanaatine vardım, siz benim gibi otobüste, kalabalıkta televizyonun olduğu bir odada okumayın… Hatta birkaç kişi kitabı bir günde okumayı tavsiye etmiş, çok daha verimli bir okuma olabilir öylesi.
      Mrs. Dalloway’in bir gününü anlattığını kitabın kapağından bile öğrenebiliyoruz. Böyle söylenince basit gibi gelebilecek olan bu kitabı okumak gerçekten zor. Bir günü anlatıyor ya hani, bir ömrü bir güne nasıl sığdırdığımızı anlatıyor ve benim aklıma şunu getiriyor;  ‘…hal yoktur, mazi ve onun emrindeki bir istikbal vardır.’( Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Dergah yay. 5.Basım 72.Sayfa). Bilinç akışı yöntemi neymiş bu kitapla öğrendim sanırım (en azından yöntemin adını), işte kitabı okumayı zorlaştıran da bu. Hem zor diyorum hem de bir iki günde okuyun diyorum evet, belki biraz tutarsız oluyor ama dedim ya verimli bir okuma için tavsiye ediyorum bunu.J
Bu resmi google da buldum!
       VW’un seveni çok, ama bir o kadar da sevmeyeni var. Bir kere okuyup, bir daha okumam diyeni de var; tüm külliyatını yalayıp yutanı da. Ben de acaba sevmeyenlerden mi olurum, diye çekinerek başladım; beklentimin düşük olması memnuniyetimi arttırdı sanırım. Kadını, kadının hayatını böyle güzel anlatması tekrar okumayı istememin en büyük nedeni. Bir de Deniz Feneri kitabı yirminci yüzyılın en iyi on kitabından biri seçilmiş, okumak için bir neden daha!..
       Yeni yazarlarla, güzel kitaplarla tekrar görüşmek üzere, sağlıcakla…

19 Şubat 2013 Salı

Benim Güzel Tanpınar Ayım


Ama Çok Zor
Bu Tanpınar'ın en sevdiğim resmi:)


       Ahmet Hamdi Tanpınar’ı ilk defa birkaç ay önce Huzur’la tanıdım. Öyle sevdim ki bir an önce diğer romanlarını da okumayı kararlaştırdım. Ocak 2013’ü seçmiştim Tanpınar ayı olarak. İyi ki de böyle bir şey yapmışım çünkü harika bir ay geçirdim. Şu an delicesine merak ediyorum Tanpınar’ın kendi hayatını.
       Hedeflediğim gibi tüm romanlarını bitirmek nasip olmadı, Aydaki Kadın kaldı. Ama bunun suçlusu ben değilim! Şubat tatili ocak ayına denk gelince bize yollar gözüktü… Şubat tatili niye ocakta oluyor ki :{ Evet görüldüğü gibi bahanem dünden hazır. Aydaki Kadın’ı okumaya korkuyorumL Tanpınar bu kitabın üçte ikisini kendisi yazmış, kalan kısmı ise sonradan tamamlanmış. Bu kitabı okumak sanki buzlu camdan güneşi izlemek gibi olacak bunu tüm ruhumla hissediyorum(!). Ancak şundan eminim ki Tanpınar’ı özleyeceğim ve buzlu cama bile razı olacağım; sadece biraz zaman gerekiyor… Gelecekle ilgili çok mu kesin konuşuyorum bilemedim; AHT sevgime verin bu coşkuyu lütfen!
       Benim Güzel Tanpınar Ayım işte böyle büyüüük bir hevesle başladı, hak etti de bu hevesi; ayrılık korkusuyla bitiverdi…
       Son olarak; Tanpınar’ı çok mu çok seviyorum! 

Ne de güzel gülmüş:))

31 Ocak 2013 Perşembe

Ahmet Hamdi Tanpınar: Saatleri Ayarlama Enstitüsü



       Hayatınızdaki hiç kimseye inanamadığınızı düşünün. Ya da şöyle söyleyeyim; hayatınızdaki herkesin koca bir yalanın içinde yaşadığını ve sizin en küçük uyarınızda bile inkarların ayuka çıktığını… İşte böyle bir adamı ve hayatını okuyoruz bu kitapta. Birçok edebiyatçının, Türk Edebiyatının en iyilerinden biri olarak kabul ettiği Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü okurken eğlenmeniz-gülmeniz neredeyse garanti.

Ahmet Hamdi Tanpınar: Sahnenin Dışındakiler



       KPSS sınavına girdiğime neredeyse sevineceğim, tarih bilgilerim resmen tazelendi hatta tarih öğrendim diyebilirimJ Bunu neden söylüyorum? Çünkü tarihi konulara değinen kitapları okumadan önce ön hazırlık yapmak gerekebiliyor. Sahnenin Dışındakiler de böle bir kitap işte. Bu kitabı okumak isteyenlere bazı önerilerde bulunmak istiyorum: İnkılap tarihine biraz hakim olursanız daha çok zevk alabileceğinize eminim.